sıkça sorulan sorular

merhabalar.

son dönemde verilen "boş" oylarla ilgili yazarlarımızın birbirleriyle sorunlar yaşadığını öğrendik. bunu önlemek adına bundan böyle verilen "boş" oyları görülebilme imkanını ortadan kaldırdık. sadece aldığınız "hoş" oyları görebileceksiniz. "bu sözlüğümüz için en hayırlı olandır" demeden geçemeyeceğiz. oy verme işlemini hızlardırmak adına aradaki yorum bölümünü de kaldırdık böylelikle "iki" tıklamayla oy verebilmiş olacaksınız. bir entryle ilgili yazara birşeyler yazmak isterseniz entry altındaki "msg" butonuyla mesaj göndermeniz mümkün. hangi entry ile ilgili yazıyorsanız (#8986) şeklindeki entry "id kodu"nu mesaja ilave ederseniz de okuyan ilgili entrye daha kolay ulaşabilecektir. herşey ayı sözlük ve yazarlarımız için.

keyifli oylamalar ve keyifli zamanlar diliyoruz.

pert oldu

"öldü" ile eş anlamlıdır.

ayı sözlük yazarlarının seviştikleri en ilginç mekanlar

önceki entry de seviştiğim ilginç mekanların bir listesini yazmıştım ama en ilginç olanı, dağda, bir koyun sürüsünün ortasında, sürünün çobanıyla, yıldızların ve çobanın abasının altında olanıdır. unutmam mümkün değil.
sene 94. üniversite 3. sınıf bittiği sene yaz tatilinde memlekete gitmeye karar verdim. bizimkiler istanbulda ama köyde dayımlar uzak akrabalar falan var. bir de yeni bir fotoğraf makinası almışım. gidip doğa fotoğrafları çekicem dedim, atladım otobüse, 14 saatlik yolculuktan sonra ulaştım köye.
ilk bir kaç gün benden bir kaç yaş küçük olan dayımın kuzu çobanlığı yapan oğluyla dağ tepe, köyün etrafında dolaştık. ben durmadan fotoğraf çekiyorum. bu arada dağda başka çobanlarla sürülerle de karşılaşıyoruz. bu çobanlardan birisi, uzun boylu, yapılı, esmer, yeşil gözlü, gür bıyıkları olan 35-40 yaşlarında bi abi çok dikkatimi çekmişti. tarık akan ın "sürü" filmindeki haline benzeyen bir adam. dayı oğlu bizi tanıştırdı. biz köyden göç ettiğimizde ben çocuktum daha, ama bu abi bizimkileri, abilerimi, babamı falan iyi tanıyor. bize de uğra dedi,
çayımızı iç. olur dedim, ayrıldık ordan. bu esnada dayıoğlunun bu elemandan pek hazzetmediğini sezinledim.
dayıoğlunun ağzını aradım biraz. meğersem bir yıl önce dayıoğlu bu çobanın yanında yamaklık yapıyormuş. koyun sürüleri büyük olduğu için çobanların yardımcıları oluyormuş. bir de bizim oralarda koyun sürüleri geceyi dağda geçirir, ertesi gün öğleye dogru köye iner, koyunlar sağılır, çoban uyur, akşamüstü hava serinlediginde sürü yine dağa çıkar. bu abi de bizim kuzeni dağdalarken bir kaç kez yoklamış. yok senin sikin büyük mü falan diye.. ama sözde bizimki hiç oralı olmamış.

neyse efenim ben tüyoyu aldım ya, ertesi gün bu abilerin dayımlardan çok uzak olmayan evlerine gittim. abi uyuyor. ailesi epey geniş, karısı, kardeşleri, annesi babası, saolsunlar izzet ikram gösterdiler. hoş beş edildi. hal hatır soruldu. yemekler yenildi, çaylar içildi. akşamüstü bizim abi uyandı, o da yemeğini yedi, ben bu arada doğa sevgisinden girdim, fotoğrafçılıktan çıktım, dağları, koyunları, kuşu, kurdu, böceği ne çok sevdiğimi anlatıp, onunla dağa gidip gidemeyeceğimi sordum. olur dedi. zaten yardımcı tutmamış bu sene. geçen seneye nispeten sürüyü,
bir kısmını satıp küçültmüşler.
vakit geldi düştük yola, vurduk kendinizi dağlara. gece yarısına doğru gür otların bulunduğu bir yaylada konakladık. mis gibi dağ havası, koyunların çanlarından çıkan müzik, uzaktan kurbağa sesleri, gökyüzü yıldız dolu,
uzansan tutacaksın ellerinle sanki. kavurmalı dürümlerimizi yedik çay demledik.
yanımda oturuyor bu, dağ gibi. çayımızı içtik, sohbet koyulaştı, istanbulu soruyor. istanbul gece hayatını, kızlarını... istanbulun kızları kolay veriyomuş diyor.. sen çok siktin mi diyor... bağırtırmısın diyor... beni deli ediyor... gözlerini pantolonumun önündeki giderek büyüyen kabarıklıktan alamıyor... ben he diyorum, hık diyorum
mık diyorum.. utanıyorum... gülüyorum... en sonunda sikin büyük mü diye sorup el atıyor. dayanamıyor ve yapışıyorum dudaklarına...
gerisi yıldızların altında sabaha kadar süren bir sarhoşluk... bir delilik.. bir kendini kaybediş.... her ikimiz için de yabancısı olduğumuz dünyaların keşfi..
ben onun ilk öpüştüğü erkekmişim. o benim ilk seviştiğim çobandı.... öpüşmek ah ne hoştu yıldızların altında....






siyasi tutukluların açlık grevi

gizli gizli yiyorlar, içiyorlara cevap niteliğindedir.

http://www.facebook.com/photo.php?fbid=4...

lil kim

1975 doğumlu amerikalı rap müzik sanatçısı ve oyunculuk tecrübeleri de olmuştur. anti nicki minaj'dır.

en başarılı çalışması ise lady marmalade dir.

gökkuşağı şarkısı

homoloji döneminde ortaya atılan bir fikir ve sonucudur. o dönem vida nickli bir yazar ve saz arkadaşlarınca kotarılmıştır.

wattpad

şu sıralar burada yazılan hikayelerin kitaplaştırıldığını görüyorum. ergenlerin dünyaları ve hayatlarını görmek için mükemmel bir kılavuz wattpad. bunun yanı sıra içerisinde oldukça kaliteli fantastik hikayeler de barındırıyor. boyxboy, yaoi, eşcinsel hikayeleri de gayet fazla. özellikle istanbul trafiğinde çok etkili oluyor, yolun nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

ucuz entry

pulp fiction entry'dir. bazen kült olur; hoş olur, kalıcılığı olur. geneldeyse çöp olur.

zagor

hakkında yazdığım son giriyi silerek beni şaşırtmayan yazardır.* kendini namuslu göstermeye çalışan gerçekte ise tam bir yollu olan kenar mahalle psikoloğudur. entry'mi uçurmuş olması bünyemde infial yaratmamıştır. gayet sakin şekilde artık tuvalet kapılarında bile yazılı olan ve herkesin malumu telefon numarasını arayarak sen kim köpesin de entrimi siliyorsun minvalinde tepki göstermeme yol açmıştır. telefonda suçlu olduğunu bildiği için ses dahi çıkaramamıştır. sözlüğe yeni gelen her yazarı yoklaması bir yana, günde 100 adamla yatıp gece yalandan aşk acısı çekmeye kadar naylondan hayat süren bir zat olup, onun olduğu her yerde gerçeklik algısı yerle bir olmaktadır.*

güneşi balçıkla sıvayamazsın beybi, sen 1000 kere entry sil et durumun için ağlayan fokların hesabını nasıl vereceksin.

(bkz: zagor gerçekleri)

fuck buddy

sevgiliniz yoksa ve aramıyorsanız da, o zaman olabilir isteyen istediğini yapar zanlımca